Sosyalizmin Tarihi
___________________________________________________________
Sanayi Devrimi’nden Önceki Çağlarda Sosyalizm
Sosyalizm , 1789 Fransiz Devrimi ile birlikte doğdu denebilir. Baska deyisle, sosyalizm, ilkin Avrupa’da ve burjuva devrimleri sürecinde doğmus (1789-1871), bu süreç boyunca sekillenmesini sürdürmüstür. Sözcük olarak ‘sosyalizm’ ise, ilk kez Fransa’da 1830’larin baslarinda görünür. ‘Modern sosyalizm’ için özellikle Saint-Simon ve Charles Fourier’in ütopyaci yazilari baslangiç olarak gösterilir.
Buna “modern” diyoruz, çünkü sanayi devrimi sonrasi çagin sosyalizmidir. Onu ilham eden kosullar büyük sanayinin ve bir sinif olarak proletaryanin ortaya çikmasidir.
Ama sosyalist düsünce ve hareket modern sosyalizmle baslamiyor. Çünkü sanayi devrimine öngelen çaglarda da böyle bir fikir ve hareket mevcuttu. Sosyalizmin tarihi ele alinirken onu atlayamayiz. Bunu en basta o çagin ütopyalari araciligiyla biliyoruz. Bu ütopyaci literatürün içinde Plato’nun Republic’i, More’nin Ütopya’si ve Campenella’nin Günes Sitesi (City Of The Sun) en çok bilinenlerdir.
Bati dünyasinda Plato’yu ortaya çikaran köle isyanları içindeki komünistik özlemlerdir.
Dogu’da ise antik çagin kapanisindan önce Manes ve Mezdek hareketleri göründüler. Asya’da Manes ve Mezdek ile baslayan komünistik gelenek, Pavlakiler, Karmatlar, Hasan-i Sabbah ve Babailer’le ortaçaglarda da sürer. Benzer egilimlere Munzer’in önderlik ettigi Alman köylü ayaklanmasinda, Thomas More’de, Ingiliz (Leveller/Diggerler) ve Fransiz (Babeuf) burjuva devrimlerinde de tanik olunur.
Böylece özel mülkiyetin ve siniflarin ortaya çiktigi tarihten bu yana komünistik bir toplum idealinin ve onu hedef edinen cereyanlarin hep varoldugu anlasilmaktadir.
Kisacasi, komünizm, ilkel komünal toplum dagildiktan sonra da bir sekilde yasadi.
Bu anlamda tarihsel bir egilimden, baska deyisle komünistik bir gelenekten sözedilebilir.
Kusku yok ki, dinin egemen oldugu sanayi-öncesi çagin komünizmi de dinsel esinliydi. Bu çaglarin politik ve sosyal isyan hareketleri zorunlu olarak dinsel sektler formuna bürünmüslerdi.
Marksizm-Öncesi Sosyalizm Biçimleri
Komünist Manifesto, kendi zamaninin, daha dogrusu 1830-48 (Fransa’da Temmuz Monarsisi peryodu) döneminin sosyalist ve komünist diye bilinen/tanimlanan egilimlerini üç ana baslik altinda tasnif eder.
Ütopik Sosyalizm ve Komünizm, Gerici Sosyalizm, Tutucu Sosyalizm.
Sosyalizm biçimleriyle isçilerin sinif mücadelesinin gelisme derecesi ilintilidir. Bu akimlar isçi mücadelesinin çocukluk evresine denk gelirler. O nedenle de bu akimlari kuranlardan henüz çok yeni ve çok küçük olan isçi sinifinin ve isçi hareketinin farkina varmalari, bu hareketin önemini anlamalari beklenemezdi. Onlar isçilerin henüz yeni baslayan sermayeye karsi mücadelesiyle iliskili olmadilar. Isçilere eziyet çektikleri için sadece acidilar. Sonuç olarak kendilerini gelecek toplumun bir modelini hayal etmekle sinirlayan ütopyacilar, kendi projelerini gerçeklestirmek için sinif ayrimi yapmadan tüm topluma, hatta öncelikle egemen sinifa hitap ettiler; ikameci ve elitist oldular. Sinif savasini ve politik mücadeleyi reddettiler. Apolitik bir sosyalizmi savundular. Siyasal mücadeleye girisen isçi partilerine karsi çiktilar. Bir devrime gerek görmediler. Projelerini barisçil yoldan gerçeklestirmeyi umdular.
Herseye karsin bu ütopyaci akimlarin kuruculari (ustalarinin ütopyalarina uygun düsen komünist örnek topluluklar, hayali ülkeler ve yalitik koloniler düsünmek disinda hiç bir sey yapmayan gerici yandaslari degil) burjuva toplumu elestirdiler, bu toplumun ilkelerine ve degerlerine saldirdilar, kendi gelecek tasarilariyla proletaryanin henüz bilinçli olmayan içgüdüsel özlemlerine tercüman oldular.
Komünist Manifesto, kendi zamaninin ‘gerici’ olarak tanimladigi ve Gerici Sosyalizm basligi altinda topladigi akimlarini ‘Feodal sosyalizm’, ‘Küçük-burjuva sosyalizmi’ ve ‘Alman sosyalizmi (hakiki sosyalizm)’ olarak tespit ediyor. 1830-48 döneminde dogan Feodal Sosyalizm, burjuva toplumun burjuvaziye yenik düsmüs aristokrat sinifin bakis açisindan elestirisidir. Yenilmis aristokrasinin burjuvaziye karsi isçi ve halk destegi toplama çabasinin ifadesidir. Kapitalist gelismeye karsi yüzünü geçmise dönüp feodalizmi idealize eden hayalci, romantik türden bir tepkidir bu. Sismondi tarafindan temsil edilen küçük-burjuva sosyalizmi de tipki feodal sosyalizm gibi kapitalizmi ve burjuva düzeni eski toplumun artigi olan köylülük ve küçük-burjuvazinin konumundan elestiriyor, eski toplumu geri getirmek gibi hayalci ve gerici bir amaç tasiyordu.
Buraya kadar deginilen akimlar Fransa’da burjuvazinin iktidarda bulundugu kosullarda dogmuslardi. Yine bir küçük-burjuva sosyalizmi olan Alman sosyalizmi veya Hakiki sosyalizm diye bilinen akim ise hala mutlak monarsinin isbasinda bulundugu ve burjuvazinin muhalefette oldugu 1830’larin ve 40’larin Almanya’sinda göründü. Bu nedenle de Fransa’dan oldugu gibi aktarilan sosyalist ve komünist fikirler Almanya’da pratik degerlerini yitirip (burjuvazinin iktidarina ve kapitalizme karsi siyasal mücadelenin ifadeleri olmaktan çikip) salt soyut ve akademik bir kiliga büründüler. 1848 Alman devrimi ile birlikte bu akim silindi.
Komünist Manifesto’nun Tutucu sosyalizm dedigi ise en tipik örnegi Prodonculuk olan bir burjuva sosyalizmidir. Ifadesini Prodon’un Sefaletin Felsefesi kitabinda buluyordu. Burjuva mülkiyet iliskilerini kaldirmayi degil, tam tersine kapitalist düzenin gelecegini güvenceye almak için bazi reformlar ileri sürmekle yetinen bie akimdi.
Marksizme hemen öngelen sosyalist fikir ekolleri bunlardi.
Bu dönem boyunca sosyalizm ve isçi hareketi genelde birbirinden kopuk, bagimsiz, ayri ayri olgulardi. Aralarinda birlik yoktu. Her ülkenin tarihinde baslangiçta görülen budur. O zamanki sosyalizm biçimleri genelde politik mücadele de vermiyor, buna karsi çikiyorlardi.. Isçi hareketini sosyalizm ve politik mücadeleyle birlestirmekte bu ikisini iliskilendiren Marksizm’in katkisi büyük oldu.
Marksizm-öncesi akimlarin kapitalizmi ve sonuçlarini elestirisi bilimsel bir analize dayanmiyordu. Kendi anlayislarini elestirel sosyalizm (elestirel komünizm) olarak tanimlayan Marks-Engels’in kapitalizm elestirileri ve vardiklari sonuçlar ise kapitalizmin bilimsel bir analizine dayandilar.
İlk Komünist Partisi
Komünist Partisi, Adiller Birligi olarak bilinen bir örgütlenmeden dogmustur.
Adiller Birligi 1836’da Paris’te Alman siyasi sürgünleri tarafindan kurulmus yasadisi bir örgüttü. Baslangiçta Babeuf’un ütopik komünizmi ile Blankizmin etkisi altindaydi. Zamanla yine Blankici bir örgüt olan Mevsimler Birligi (Societe des Saisons)’nin Alman seksiyonuna dönüsmüstü. 12 Mayis 1839’da Mevsimler Birligi’nin baslattigi Paris ayaklanmasina o da katilmis ve bu isyanin yenilgisini takiben kendi merkezini Paris’ten Londra’ya tasimisti. 1839 yenilgisini izleyen süreçte Adiller Birligi eskiden savundugu Blankist (Blankist görüsler genelde komplocu diye sunulurlar) fikirlerden giderek koptu. Bu arada salt Almanlardan bilesen bir örgüt olmaktan çikarak kendisini dünya (Avrupa) devrimini savunan uluslararasi bir partiye dönüstürmeye çalisti. Ama agirlikla Alman isçi sinifi içinde faaliyet yürüttügü bu dönemde bu kez de Weitling’in ütopik komünizminin etkisi altina girdi.
Sonralari Marksizm adiyla bilinecek olan yeni sosyalist egilim yaklasik bu siralarda dogmustu (1845-46). Kendi tarih teorilerini ve sosyalizm anlayislarini olusturan Marks ve Engels, daha yakin baglara sahip olduklari Almanya’dan baslayarak isçi hareketi içinde kendi görüslerini egemen kilmak için çabaladilar. Bu amaçla o zamanin egemen sosyalizm anlayislarina karsi (Blankici görüslere ve ütopik sosyalizme/komünizme karsi) bir mücadele açtilar.
Bu mücadele ürün vermekte gecikmedi.
Adiller Birligi’nin önderleri olan K. Schapper, Bauer, Moll ve digerleri kendilerine yönelik elestirilerine hak verdikleri Marks ve Engels’i Adiller Birligi’ni onlarin fikirleri (yeni sosyalizm anlayisi) etrafinda yeniden örgütlemek üzere kendilerine katilmaya çagirdilar.
Bunun üzerine Marks ve Engels 1847 yilinda Blankist kökenli Adiller Birligi’ne katildilar.
Ayni yilin Haziran ve Aralik aylarinda Londra’da Adiller Birligi’nin iki kongresi toplandi.
Marks ve Engels’in de katildiklari bu kongrelerde örgütün adi Komünist Partisi (Komünistler Birligi veya Komünist Lig) olarak degistirildi ve yeni bir program ve tüzük benimsendi.
1840’li yillarda ‘sosyalist’ dendiginde daha çok kurtulusu yukari siniflardan bekleyen, bu yüzden de isçi sinifi hareketiyle baglari olmayan burjuva karekterde akimlar (en basta Ingiltere’de Owenciler, Fransa’da Fourierciler vd. gibi ütopyaci olarak tanimlanan ilk sosyalistller ve Prudoncular) akla geliyordu. Marks ve Engels ise, sosyalizm hedefine ulasmak için sinif mücadelesi fikrini savunuyor, “isçi sinfinin kurtulusu kendi eseri olacaktir” diyorlardi. Kendilerine sosyalist demeleri, onlari bu ayni adla bilinen kendi zamanlarinin diger sosyalist egilimlerinden ayirt edemeyecekti. Bu nedenledir ki, ‘komünist’ adini tercih ettiler. Çünkü 1840’larda ‘komünist’ adi , özellikle Fransa’daki Blankistler örneginde görüldügü gibi, isçi karekteri tasiyan, yani sosyalizm ile isçi hareketi arasindaki bagi içgüdüsel de olsa yakalamis olan parti ve egilimleri tanimliyordu.
Böylece Marks ve Engels kendi partilerini ve bu partinin programini ‘komünist’ olarak adlandirdilar.
Komünizmin Ilkeleri, Engels tarafindan bu partinin programi olarak kaleme alinmisti. Daha sonra bu programin bir manifesto tarzinda yazilmasi kararlastirildi. Böylece 1848 yili basinda Manifesto kisa adiyla bilinen ünlü program ortaya çikti. Bu eserin orijinal adi aslinda ‘Komünist Partisi Manifestosu’dur ki, bu baslikta adi geçen parti az evvel isaret ettigimiz gibi Blankist Adiller Birligi’nden çikmadir. Eski ‘yari-komplocu’ tüzük de birakilmis ve onun yerine Marks-Engels’in örgütsel fikirlerine (komplocu ve otoriter özlemlere karsi örgütsel bir önlem olarak parti-içi demokrasi, yani tüm kurullarin ve görevlilerin seçimle belirlenmesi ve kendilerini seçenler tarafindan her an görevden geri alinabilmeleri, barisçil/olagan dönemlerde partinin esas olarak bir propaganda örgütü olmasi) dayali yeni bir tüzük benimsenmisti.
Bu partinin en güçlü oldugu ülke Almanya idi. Almanya’daki esas merkezleri ise Köln, Frankfurt, Berlin ve Hamburg idiler.
Komünist Partisi, Avrupa çapinda bir uluslararasi örgütlenme olmayi amaçliyordu. Engels onu bazen isçi siniflarinin uluslararasi hareketinin ilk/birinci biçimi olarak (Birinci Enternayonal’i ‘ikinci biçim’ sayar) nitelerse de, sadece göçmen Alman isçilerinin ve Alman isçi derneklerinin bulundugu ükelerde (Ingiltere, Fransa, Belçika, Isviçre, vd.) taraftar bulabilen bu parti, baslangiçta amaçlandigi gibi uluslararasi bir örgütlenme olamamis, pratikte bir Alman partisi olarak kalmisti.
Nitekim Marx ve Engels de, ondan daha çok ‘Alman Komünist Partisi’ diye sözederler.
Engels’e göre Almanya’daki ilk komünist parti olarak bu partinin yeni dogmakta olan Alman isçi hareketine büyük katkisi olmustur.
Birinci Enternasyonal
Marx ve Engels uzun bir aradan sonra 1864’te Birinci Enternasyonal’in kuruluşuna katildilar, ona öncülük ettiler. ‘Marx In London’ (Asa Briggs, BBC yayini, 1982) adli bir kaynaga göre, Marx, Birinci Enternasyonal’in kurulus toplantisina Alman isçi ve sosyalist hareketinin bir temsilcisi sifatiyla çagrilmisti. Uzun süredir Londra’da yasiyordu, ama onu en çok ilgilendiren ülke hala Almanya idi. Marx ve Engels’in ikisi de Alman devrimcileri (ikisi de Yahudi kökenliydiler) idiler ve Alman hareketinin disardaki/sürgündeki temsilcileri olarak görüldüler.
Mülkiyet bölünmüs ve böylece sömürme gücü de engellenmis olacakti. O da Sismondi gibi küçük üreticileri tehdit ettigi için büyük sanayiye, makinalasmaya sicak bakmadi. Onun içindir ki Marks, onun kapitalizm elestirisinin ‘küçük burjuva’ karekterine isaret etti. Prodon’un ekonomik programinin en önemli unsuru bedava kredi dagitacak ve kagit para basacak Degisim Bankasi fikriydi. Parayi sadece dolasim birimi olarak görüyor, her meta gibi onun da kendi maliyetine veya degerine alinip satilmasi gerektigini düsünüyordu. Paranin faiz karsiliginda borç verilisine karsiydi. Kredinin faizi olmamaliydi. Proudhon’un ideal toplumu iste buydu.
Alman Isçi Hareketi ve Ikinci Enternasyonal
1871’de Paris Komünü yenildikten ve Birinci Enternasyonal sahneden çekildikten sonra Avrupa’da sosyalist hareketinin agirlik merkezi Fransa’dan Almanya’ya kaydi ve Birinci Savasa kadar orada kaldi. Birinci Savas sonrasinda ise Rusya’ya kaydi.
Lenin, Karl Marx’in Ögretisinin Tarihi Kaderi (1913) baslikli yazisinda Komün‘e kadarki ve daha sonraki süreç hakkinda söyle bir degerlendirme yapmaktadir
1848‘den bu yana dünya tarihi üç ana asamadan geçti:
1848-1871, 1871-1905 ve 1905 Rus Devrimi‘nden sonrasi.
Marx kendi ögretisini ilk olarak 1844‘te öne sürdü ve 1848‘de çikan Manifesto’da sistemlestirdi. Bu ögretinin baslica özelligi sosyalist toplumun kurucusu olarak proletaryanin tarihi rolünü ortaya koymus olmasidir.
Sinif esasina dayanmayan siyaset ve sosyalizm ögretileri saçmaliktir.
“Yalniz proletarya tabiati geregi sosyalisttir“.
1848-71 döneminin basinda sayisiz sosyalizm egilimi vardi. Marksizm bu egilimlerden sadece biriydi. Henüz hakim sosyalizm egilimi degildi. O zamanki hakim sosyalizm biçimleri genelde Narodizme benzer egilimlerdi. Karisikliklar ve devrimlerle geçen 1848-71 döneminin sonlarina dogru, bu aralikta yasanan deneyimlerin katkisiyla, “Marksizm-öncesi sosyalizm artik ölmüstü“.
1871-1904 döneminin ayirici özelligi ise devrimlerin yokluguydu. Baska deyisle barisçil nitelikte bir dönem olmasiydi. Bati burjuva devrimlerini dönemini kapatmisti. Dogu henüz o döneme varmamisti. Batinin heryerinde isçi sinifini esas alan sosyalist partiler kuruldu. Marx’in ögretisi iste bu dönemde yayildi ve 1872-1904 arasindaki bu dönemdedir ki “tam bir zafer“ kazandi.
1905 Rus devrimini Türkiye, Iran ve Çin’de devrimler izledi. 1872-1904 barisçil dönemi geride kaldi. Marksizm ortaya çikali beri dünya tarihinin her üç büyük dönemi de onu yeniden dogruladi ve yeni zaferler kazandirdi. Önümüzdeki dönemde proletaryanin ögretisi Marksizmi daha büyük bir zafer bekliyor (Bk. Lenin, a.g.y).
Lenin’in de isaret ettigi gibi 1871 sonrasinda Marksizmi benimsemis kitlesel isçi sinifi partileri dogdu. Bu nitelikteki partiler 1889’da Paris’te Ikinci Enternasyonal (1889-1914)’in kurulusunu ilan ettiler.
Ikinci Enternasyonal’in en güçlüsü Alman partisiydi ve enternasyonalin yönetimine egemen olan da bu partinin liderleriydi. Baska deyisle, Ikinci Enternasyonal, merkezinde Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin bulundugu bir partiler topluluguydu.
Birinci Savas sirasinda bu enternasyonalin belli basli partileri savastan önce 1912 Basle Kongresi’nde alinan kararlara aykiri sekilde kendi burjuvazilerinin emperyalist savas politikasina taraf olup sosyal-söven bir tavir benimsediler. Bu tutum üzerine dünya isçi ve sosyalist hareketi enternasyonalist ve sosyal şoven (sosyal-emperyalist) kanatlara bölündü.
Bu genel açiklamanin ardindan simdi Alman isçi hareketinin tarihine kisaca deginebiliriz:
Manifesto’yu çikartan Komünist Partisi (1847-52), ilk Alman isçi partisi olarak tanimlanabilir.
1848-49 Alman devrimi yenildikten sonra bu parti bölündü ve çok geçmeden dagildi (1852). Marx ve Engels’in ikisi de Almanya’yi terketmis ve uzun süredir Londra’da sürgünde yasiyorlardi. Ama Alman hareketiyle baglantilari devam ediyor ve sürgünde bu hareketin disardaki temsilcileri gibi davraniyor, onu temsil ediyorlardi.
1848/49’dan 1859’a kadar Prusya’da agir bir politik baski (siyasal gericilik) hüküm sürdü. 1850’li yillar ayni zamanda ekonomik büyüme yillari oldular. Almanya dahil Orta Avrupa’da sanayi kapitalizmi ve proletarya aslinda 1850’lerden itibaren gelisti.
Böylece 1860’larin basinda Almanya’da isçi hareketi canlandi.
1863’te Genel Alman Isçiler Birligi (1863-1875) adiyla bir isçi partisi kuruldu. Bu partinin kurucusu bir avukat ve gazeteci olan Lasalle (1825-1864) idi. 1848/49’larda demokratik hareketle iliskili olan Lasalle, Engels’e göre 1862’ye kadar ‘siradan bir demokratti’ (Bk. Engels, Kautsky’e mektup, 23 Subat 1891).
Lasalle, 1848’den itibaren Marx’la baglanti içinde olmus, 1860’larin basina dek onunla yazismis ve Marx’in görüslerini paylastigini söylemistir. 1860’larin basinda ise isçi hareketiyle baglanti kurmus ve bir süre sonra da az evvel adi geçen partiyi kurmustu. 1862’de Marx’la Engels Lasalle ile iliskilerini koparirlar. Lasalle, 1864’te bir düelloya girer ve bu düelloda öldürülür. Ama onun Alman isçi ve sosyalist hareketi üzerindeki etkisi 1890’larin basina kadar devam eder.
Marx ve Engels’in Lasalci partinin yeni önderleriyle de iliskileri vardi.
Ama onlarin Almanya’daki asil izleyicileri K. Kautsky, W. Liebknecht, Bernstein ve Bebel idiler. Almanya ile bagantilari bu kadrolar araciligiyla idi.
Marx’in Almanya’daki bu izleyicileri 1869’da Eisenach’taki bir kongrede ‘Alman Sosyal-Demokrat Isçi Partisi’ni kurdular. Bu parti Ayzenah Partisi veya Ayzenahçilar diye de bilinir. Marx ve Engels ikilisi bu partiden ‘partimiz’ diye sözederler ve baskalari da bu partinin tutumlarindan hep onlari sorumlu tutmuslardir.
‘Sosyal-demokrat’ adini ilk kullanan bu parti oldu. Böylece Birinci Savas’a kadar, yani Ikinci Enternasyonal çökene dek uluslararasi sosyalist hareketin bu adla bilinmesine sebep oldular.
Marx’in bu adi sevmedigi ve hosnutsuzlugunu ifade ettigi bilinen bir sey.
Lenin, Birinci Savas tecrübesini takiben, Nisan Tezleri’nde bu adin birakilmasini önerdi ve sonralari yine Lenin’in önerisiyle Rus partisinde ve Üçüncü Enternasyonal’de geleneksel ad olan ‘komünist’ adina geri dönüldü.
1875 yilinda Gotha’da yapilan bir kongrede ASDIP ile Lasalci Genel Alman Isçileri Birligi tek bir parti halinde birlestiler ve ‘Sosyalist Isçi Partisi’ adini aldilar. Alman Isçi hareketi içinde biri Marksist, digeri Lasalci iki parti idi bunlar (1890 Halle Kongresi’nde birlesik partinin adini ‘Sosyal-Demokrat Parti’ olarak degistirdiler).
Bu kongrede iki partinin üzerinde birlestikleri program Gotha Programi diye bilinir. Bu program Marx ve Engels’le Almanya’daki izleyicileri arasinda ciddi farkliliklar bulundugunu açiga çikardi. Her ikisi de ‘Lasalci’ olarak niteledikleri bu programin kabul edilmesi halinde Alman partisiyle baglarini koparacaklarini açikladilar.
Marx, Alman Isçi Partisi Programinin Kenar Notlari (Nisan-Mayis 1875) adli yazisinda bu programi sert bir dille elestirdi. Marx ve Engels, bu program yüzünden kendi izleyicileri olan Alman parti liderligi ile çatistilar, onlari program bakimindan Lasalci olmakla suçladilar. Onlarin elestirileri kamuoyu önünde degil, Alman partisi liderleriyle yazismalarda cereyan eder. Ama birlesmeyi engelleyemediler. Almanyadaki izleyicileri kurduklari birligi korudular. 1878’de 12 yil boyunca yürürlükte kalan (1890’a kadar sürdü bu yasa) Sosyalistlere Karsi Yasa’nin çikmasi da taraflari birlikte kalmaya zorladi ve öyle görünüyor ki Marx ve Engels’i de kamuoyu önünde açik bir tartismaya girmekten alikoydu.
Bu 12 yilda parti illegal veya yari-legal bir konuma itilmis, baski kosullari birlesen taraflari kaynasmaya zorlamisti.
Sosyalistlere Karsi Yasa kalktiktan sonra, 1891’de Erfurt’ta toplanan kongre Gotha programi yerine güncellestirilmis bir ilkeler ve taktikler programi (yeni bir program) benimsedi. Erfurt Programi diye bilinen bu programin teorik kisminin babasi Kautsky idi.
1914’e kadar yürürlükte kalan Erfurt programi, yakin ve uzak amaçlarin minimum ve maximum program seklinde ikiye bölünmesinin ilk örnegi oldu.