DEVRİM  
 
  Erdal Eren 08.06.2025 09:46 (UTC)
   
 


Erdal Eren...

Ölümüyle karanlığı aydınlatan yiğit bir devrimci

“Bir gün, mutlaka sizin yerinizde halkımız olacak,
sizi ve koruduğunuz düzeni yargılayacak
ve doğru kararı verecektir!”

Erdal Eren

İnsanlar yaşadıkları hayatı, içinde bulundukları düzeni ne zaman ki sorgulamaya başlarlar, sömürüldüklerinin, ezildiklerinin farkına varırlar. İşte o zaman baskı ve zulüm bin kat daha artar. Ne zaman ki iktidara karşı bir muhalefet oluşur ve yükselir, işte o zaman sermaye iktidarı faşist kimliğini açıkça ortaya koyar. Ne yapacağını bilemeyenler kuyruklarını kurtarma derdine düşerler. Akla hayale gelmeyecek baskı, zulüm ve işkence araçları bulurlar, sindirme politikası uygulayarak devrimci güçleri dizginlemeye çalışırlar. Katil yüzlerini gösterirler, kitlelere katliamlarıyla nasıl cellatlar olduklarını gösterirler.

12 Eylül askeri faşist darbesi işte böyle bir dönemde gerçekleşti. Sermaye iktidarı, kokuşmuş düzenini korumak için bütün güçlerini harekete geçirdi. İnsanların içindeki devrim ve sosyalizm ateşi her zamankinden daha kuvvetli yanıyordu. Bu ateş düzene korku salıyor, kitlelere umut veriyordu. Ancak faşist sermaye iktidarı boş durmuyor, devrimci hareketi sindirmek için elinden geleni yapıyordu. O dönemde birçok devrimci sokaklarda, eylemlerde, gözaltında katlediliyordu. Bazıları da göstermelik yargılamalarla tutuklanıyor ya da infaz ediliyordu. Bunların en iğrenci, daha 17 yaşındayken idam cezası verilen Erdal Eren’in katledilmesidir.

Erdal Eren’in, çocuk yaştaki bu yiğit ve onurlu devrimcinin katledilebilmesi nasıl gerçekleşmişti?

Ankara’da yazılama yapan devrimci bir genç, ODTÜ Öğrencisi Sinan Suner, 30 Ocak 1980 günü bir faşist koruma polisi tarafından katledildi. Kurşunlanan genç devrimci saatlerce polis otosunda gezdirildikten sonra, cansız bedeni hastahaneye bırakıldı. Genç devrimciler 2 Şubat’ta olayın gerçekleştiği yerde bu katliamı kınamak için bir araya geldiler. Yapılan gösteriye müdahale eden askerlerle çıkan çatışmada bir er öldü. Gösteride aralarında Erdal Eren’in de bulunduğu 24 genç gözaltına alındı.

Ölen erin katili Erdal Eren seçildi. Tarihin en kısa yargılamalarından biri gerçekleştirildi ve 19 Mart 1980 günü Erdal Eren idam cezasına çarptırıldı. Hiçbir delil ve tanık yoktu. Gerçi mahkemenin böyle şeylere vakit harcayacak zamanı da yoktu, gerek de duymuyordu. Erin ölümüne neden olan mermi bir tüfekten çıkmıştı. Oysa Erdal Eren’in üstünden sadece bir tabanca çıkmıştı, ayrıca tüfeği olan bir gösterici de yoktu. Göstericilerin hepsi askerlerin önünde olmasına rağmen er arkasından gelen bir mermiyle ölmüştü. Mahkeme bu kadar basit bir olayı inceleme gereği dahi duymamıştı. Çünkü, yükselen toplumsal muhalefeti sindirmenin yolu gözdağı vermekten geçiyordu. Ancak bir güçlük vardı idam cezasını verebilmek için. O da Erdal Eren’in 17 yaşında olmasıydı. Bunun da çaresi hızl bulundu ve mahkeme kararıyla yaşı büyütüldü. Yargıtay’ın kararı iki defa bozmasına rağmen, Daireler Kurulu kararı uygulamakta kararlıydı. Artık geriye idamın uygulanması kalmıştı.

Bu genç ve yiğit devrimci onurlu ve başı dik bir biçimde çıktı darağacına... Babasına yazdığı mektupta pişman olmadığını, doğru olanı yaptığını haykırıyordu. Bütün devrimcilere yol gösterdiği gibi babasına da yol gösteriyor ve şunları yazıyordu: “Yapılması gereken tek ve doğru şey, acımızı öfkeye dönüştürerek onların bıraktığı yerden yürümektir.”

Yaşam uğruna ölümü göze alan bir devrimci olan Erdal Eren’in ölümünün nedeni ne bir suç işlemesidir ne de içindeki gençlik heyecanıdır. O daha güzel bir dünya düşlediği için, insanlığın çıkarlarını kendi çıkarlarının üstünde tuttuğu için, dünyayı değiştirme gücüne sahip olduğunu gördüğü için, devrimi ve sosyalizmi hedeflediği için katledilmiştir. Yaptıklarıyla ve ölümüyle karanlığı biraz daha aydınlatmıştır. Aydınlatmaya da devam etmektedir. Halil Manap’ın da şiirinde dediği gibi:

“ardında bıraktığın bir bayrak olacak ölümün
okyanuslarda köpüren dalgalara
karlı dağ zirvelerinde çığlaşan şarkılara
ve dalga dalga çoğalan milyonlara
bir selam ver çeliği eriten iradenle...”

Erdal Eren katledilmiştir ancak ölmemiştir, ölümsüzleşmiştir. Bir selam değil binlerce selamlar vermiştir. Ailesine yazdığı son mektupta kendisinin ölümüne üzülmemelerini söylerken şunları da eklemiştir: “... Şunu bilmenizi ve kabul etmenizi isterim ki, sizin binlerce evladınız var. Bunlardan daha niceleri katledilecek, yaşamlarını yitirecek, ama yok olmayacaklar. Mücadele devam edecek ve onlar mücadele alanlarında yaşayacaklar.”

Kendi ölümünün ne ifade ettiğini çok iyi kavrayan Erdal Eren’in anısına sahip çıkmak biz genç komünistlerin görevidir. Onun da dediği gibi, onu yaşatacak olan bizleriz ve onu mücadele alanlarında yaşatmalıyız. Kızıl bayrağımızın kanını daha da kızıllaştıranlara selam olsun! Selam olsun dövüşerek düşenlere!

Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bugün 3 ziyaretçi (18 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol